İstiklal Marşı’nın Tarihçesi ve 10 Kıtası

Yeni Haber Merkezi

İstiklal Marşı’nın Tarihi; İstiklal Marşı’nın kabul edildiği tarih, Türk milleti için en önemli dönüm noktalarından biridir. Marşın ilk kaydedildiği günden bu yana 97 yıl geçti. Ünlü şair Mehmet Akif Ersoy’un “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” sözleriyle dile getirdiği İstiklal Marşımız, şanlı Türk tarihine ve Türk milletine umut, güç ve güven aşılamaya devam ediyor.

Bu makalede, Milli Marşın Tarihi Bunu öğrenmek isteyenler için o günlerde neler yaşandığına dair önemli bilgiler var.

Milli Marşın Tarihi ve Yazıldığı Dönem

Milli Marş yazılmadan önce dönem Türk milletinin büyük mücadeleler ve sınavlardan geçtiği tarihi bir döneme denk gelmektedir. 23 Nisan 1920’de Türkiye Büyük Millet Meclisi resmen açılmış ve faaliyetlerine başlamıştır. O yılın yaz aylarında ülke topraklarının önemli bir kısmı hala düşman işgali altındaydı.

Ankara hükümeti bu işgale karşı koymak için düzenli ve güçlü bir ordu kurma çabalarını sürdürüyor. İstanbul hükümeti ise Mondros Mütarekesi hükümleri gereği orduyu dağıttı. TBMM yeni bir ordu kurma çabalarında büyük zorluklarla mücadele etmek zorunda kalıyor.

Parlamento hükümeti yeni bir ordu kurmak için gerekli tüm teçhizatı sağlamaya çalışırken, bu orduyu moral ve motivasyon açısından ayakta tutacak çalışmalara da önem veriyor. Yayımlanan gazeteler aracılığıyla halkı düşmana karşı koymaya ve vatanı işgalci güçlere karşı savunmaya çağırıyor. Birlik ve beraberlik duygusunu güçlendirmek ve halka cesaret vermek amacıyla önemli şiirler ve sözler paylaşılıyor.

Gazete ve dergilerin büyük bir kısmı hükümet tarafından satın alınıp cephelere gönderilmekte, camilerde ve meydanlarda önemli vaazlar verilmektedir. İstiklal Marşı da halkın ve ordunun moralini yükselteceği düşüncesiyle gündeme gelen konular arasındadır.

Gazetelerde İstiklal Marşı’nın Duyurusu

İstiklal Marşı’nın yazılması için gazetelerde ilan yayımlanması fikri Ankara hükümeti tarafından kabul edildi. Yeni kurulan mecliste Milli Eğitim Bakanlığı görevini yürüten Rıza Nur, kendi anılarında meclisin yetkisiyle İstiklal Marşı yarışmasını açtığını belirtmiştir.

Rıza Nur bu ifadeleri şöyle yazmıştır: “Büyük inkılap ve savaş günleri. Böyle zamanlarda milletler en güzel milli marşlarını yaratırlar. Bir milli marşın sözlerini ve bestesini yapana beş yüz lira maddi ödül vereceğimi ilan ettim.” Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin onayıyla o dönemde çıkan tüm gazetelerde İstiklal Marşı ilanı yayımlandı.

Yurdun dört bir yanına ve cephelere gönderilen bu bildiride şu ifadeler yer alıyordu:

Milletimizin iç ve dış Bağımsızlığı için verdiği mücadeleyi ifade etmek ve haykırmak için bir Bağımsızlık Marşı. Yarışma Milli Eğitim Bakanı tarafından duyuruldu. Bu yarışma 36 yılının 23’üne kadar edebiyat camiasının bir komitesi tarafından yapılacak ve gönderilen eserler arasından seçilecek ve kabul edilen eserin sözlerine beş yüz lira ödül verilecektir.

Mehmet Akif’i İkna Etmek

Mehmet Akif Ersoy

Mehmet Akif Ersoy’u Yürüyüşe İkna Etmek en çok merak edilen konular arasında yer almaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Maarif Nezareti yazılan marşları incelemiş ancak Milli Marş olabilecek bir eser bulamamışlardır. Bakan Hamdullah Suphi, Mehmet Akif’in marşa ödül konduğu için yarışmaya katılmadığını öğrenince onu ikna etmek için harekete geçmiştir. Mehmet Akif, ilk kitabı Safahat’ın 1911’de yayımlanmasının ardından edebiyat dünyasının önemli aydınlarından biri olarak görülmektedir.

Mehmet Akif’in İstiklal Marşı’nı yazmaya ikna edilmesinin ardından, Hakimiyeti Milliye gazetesinde marşın 10 kıtası yayımlandı. Anadolu gazetelerinin olumlu yaklaşımı üzerine, Mehmet Akif’in yazdığı İstiklal Marşı 12 Mart 1921’de kabul edildi. O sırada giyecek bir paltosu bile olmayan Akif, kazandığı beş yüz liralık ödülü, yoksul kadın ve çocukların yararına çalışan Darülmesai’ye bağışladı.

Milli Marşın 10 Kıtası

Anlatıcı: Cumhurbaşkanı R. Tayyip ERDOĞAN Korkma, bu şafaklarda dalgalanan al bayrak sönmez; Ülkemin üzerinde sönmeden tüten son ocaktır. Milletimin yıldızıdır, parlar; Benimdir, milletimin yegânesidir. Vurma, yüzüne kurban olayım ey narin hilal! Kahraman ırkıma bir gül… nedir bu şiddet, bu şan? Dökülen kanlarımız sana olmaz, o zaman helaldir, Hakkıdır, Allah’a kulluk eden milletimin istiklalidir. Ezelden beri hür yaşadım, hür yaşayacağım. Hangi deli beni zincirleyecek? Şaşkınım! Kükreyen bir sel gibiyim; çiğnerim, yenerim kendimi; dağları yırtarım, derinliklere sığmam, taşarım. Batı ufuklarını çelik zırhlı bir duvar çevirse; Göğsüm gibi iman dolu bir sınırım var. Millet, korkma! O tek dişi kalmış canavar, adına “Medeniyet!” dediğin, nasıl boğar böyle bir imanı? Dostum! Gelmesin alçaklar ülkeme; Kendini bedeninle siper et, dursun bu utanmaz baskın. Tanrının sana vadettiği günler doğacak… Kim bilir, belki yarın… belki de yarından bile erken. Bastığın yerler “toprak!” olacak! Diyerek geçme, tanı! Altında yatan binlerce kefensiz insanı düşün. Sen bir şehit oğlusun, ecdadını incitme, yazıktır; Verme bu cennet vatanı, dünyayı alsan bile. Kim feda etmez ki bu cennet vatan için? Şehitler fışkırır, toprağı sıksan bile şehitler! Alsın canımı Allah, sevdiğim, her şeyim, Bu dünyada beni tek vatanımdan ayırma. Canımın senden dileği, İlahî, yalnız budur: Emniyetsiz elin mabedimin göğsüne değmesin! Bu ezanlar, dinin temeli, Ebedi yurdum inlesin, Zaman, eğer inlediyse, vecd içinde binlerce secde ettirir; Her yaradan, İlahî, kanlı gözyaşlarım akar, Çıplak ruhum gibi yerden fışkırır bedenim; O zaman belki başım kalkar ve Arşa değer. Şafaklar gibi dalgalan, ey şanlı hilal; Dökülen bütün kanım helal olsun. Ne sana ne de ırkıma ebediyen yıkım olmasın: Hürriyet, hür yaşamış bayrağımın hakkıdır; Bağımsızlık, Allah’a ibadet eden milletimin hakkıdır!

İçerik yararlı mıydı?

Gönderi Görüntülemeleri: 1.025

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*